MÔ ikinci yüzyılın başında Yunan şarabı Akdeniz şarap ticaretine egemendi hala ve İtalya yarımadasına büyük miktarda ihraç edilen tek üründü. Fakat şarap yapımı güneydeki eski
Yunan kolonilerinden -Yunanlıların "oenotria", "bağlar diyarı" diyarı dedikleri ve Roma'nın yönetimi albnda olan bölgekuzeye doğru yayılınca, Romalılar hızla gelip yetiştiler. MÔ
146'da Kuzey Afrika' da Kartaca'nın düşüşüyle ve Yunan kenti
Korinthos'un yağmalanmasıyla birlikte Roma önde gelen Akdeniz gücü olurken, İtalyan yarımadası da dünyamn en önde
gelen şarap üretim bölgesi oldu.
Romalılar Yunan kültürünün birçok boyutunu özümseyip
daha sonra yaygınlaşbrdıkları gibi, Yunanistan'ın en güzel şaraplarını ve şarap yapma tekniklerini de bağırlarına basblar.
Yunan adalarından asma fidanları getirilip dikildi ve böylece
Sakız şarabı İtalya' da da üretildi. Şarap imalatçıları en popüler
Yunan şaraplarının, en başta da deniz suyu aromalı İstanköy
şarabının taklitlerini yapmaya başladılar; öyle ki, İstanköy bir
imalat yeri işareti olmaktan çıkıp, bir stil haline geldi. Yunanistan' daki önde gelen şarap imalatçıları yeni ticaret merkezi
İtalya'nın yolunu tuttular. MÔ 70'te Romalı yazar Yaşlı Pliny,
Roma dünyasında üçte ikisi İtalya' da yetiştirilen 80 ünlü şarap
bulunduğunu tahmin ediyordu.
Şarap o kadar popülerdi ki, geçimlik çiftçilik talebi karşılayamaz oldu ve soylu çiftçi idealinin yerini, köleler tarafından işletilen büyük yurtluklara dayanan daha ticari bir yaklaşım aldı. Şarap üretimi artarken tahıl üretimi geriledi; öyle ki,
Roma, Afrika kolonilerinden tahıl ithalabna bağımlı hale geldi.
Küçük çiftçiler topraklarını sabp kente göç ettikleri için, yurtlukların genişlemesi kırsal nüfusu da yerinden etti. MÔ 300' de
100 bin civarında olan Roma'nın nüfusu, O yılında yaklaşık 1 milyona çıkmış, Roma dünyamn en kalabalık metropolü olmuştu. Bu arada, şarap üretimi Roma dünyasının kalbinde yoğunlaşırken, tüketimi merkezden çok uzaklara kadar yayıldı.
Roma yönetiminin uzandığı her yerde -ve ötesinde- insanlar
diğer Roma adetleriyle birlikte şarap içmeyi de benimsediler.
Zengin Britanyalılar birayı ve bal likörünü bir tarafa bırakıp,
ta Ege' den ithal edilen şarapları tercih ettiler; İtalyan şarabı
Kuzey Nil ve Kuzey Hindistan' a kadar ulaştı. Birinci yüzyılda, İtalyan şarapları hala en iyi şarap sayılmalarına karşın,
Roma'run eyaletleri olan Güney Galya ve İspanya'daki şarap
üretimi talebe ayak uydurmak için artırıldı.
Şarap, Akdeniz'in bir kesiminden başka bir kesimine, köle,
kuruyemiş, cam eşya, parfüm ve diğer lüks mallardan oluşan
ikinci sınıf yüklerle birlikte 2 bin-3 bin toprak amfora taşıyabilen gemilerle taşınırdı. Bazı şarap imalatçıları kendi şaraplarını
kendileri taşırdı: Amforanın üzerindeki şarap imalatçısının adı
ile gemi çapasındaki adın aynı olduğu batıklar bulunmuştur.
Şarap nakliyatı için kullanılan amforalar genellikle kullanıldıktan sonra atılabilen, geri dönüşümü olmayan konteynır
olarak kabul edilirdi ve görevlerini yerine getirdikten sonra da
genellikle kırılıp atılırdı. Roma'run yanı sıra Marsilya, Atina,
İskenderiye ve diğer Akdeniz limanlarındaki çöp yığınlarında,
menşelerini, içeriklerini ve diğer bilgileri gösteren damgaları
bulunan binlerce amfora kulpu bulunmuştur. Bu damgalar
çözümlenerek ticaret kalıplarının haritasını çıkarıp, Roma siyasetinin şarap ticareti üzerindeki etkisini görmek olanaklıdır.
Roma' da büyük bir antrepo olan Horrea Galbana' da yaklaşık 45 metre yüksekliğinde bir çöp yığınında bulunan amfora
kulplarının çoğu, İtalyan şarap üretiminde --olasılıkla vebanın
neden olduğu- gizemli bir gerilemenin yaşandığı MS ikinci yüzyılın İspanya'sma aitti. Üçüncü yüzyılın başında, MS
193'te Septimus Severus iktidara geldikten sonra pazara Kuzey Afrika şarapları egemen olmaya başladı. İspanya' daki tüccarlar Severus'un rakibi Albius Clodius'u desteklemişti; bu yüzden o da kendi kasabası Lepcis Manga (bugünkü Trablusgarp)
civarındaki bölgede yahrımları teşvik etmiş ve oradan gelen
şarapları kayırmışh.
En iyi şarapların çoğunun son durağı da yine Roma'ydı.
Roma'run birkaç mil güneybatısında bulunan Ostia Limanı'na
varan bir şarap gemisi, ağır ve hantal amforaları sallantılı borda iskelesinden indirme konusunda ustalaşmış rıhhm işçileri
tarafından boşaltılır, iskeleden denize düşen amforaları kurtarmak için de dalgıçlar hazır beklerdi. Şaraplar daha küçük teknelere aktarıldıktan sonra Tiber Irmağı boyunca Roma kentine
doğru yolculuğuna devam ederdi. Sonra toptancı depolarının
loş kilerlerine taşınıp, soğuk tutmak için yere gömülü büyük
küplere aktarılırdı. Buradan perakendecilere satılır ve daha
küçük amforalar içinde el arabalarıyla kentin dar sokaklarında
taşınırdı. Romalı yergici Iuvenalis, MS ikinci yüzyılın başında
Roma sokaklarındaki telaşı anlatır:
Bizse geçip gidemeyiz önümüzdeki kalabalıktan,
Arkamızdan yüklenen kalabalık belimizi ezer,
Biri dirsek vurur, öbürü sert bir sırıkla dürtükler,
Bir başkası başımıza çalar kütüğü, öbürü şarap
ftçısını indirir.
Semiz bacaklarım çamura batmış, derken
Dört yandan dev bir ayağın tabanı çiğner beni,
Ve bir askerin postal çivisi ayak parmağıma
çakılır.
Kaotik sokaklarda kendine yol açıp hedefine ulaşan şarap,
civar dükkanlarda testiyle ya da daha büyük miktarlar istendiğinde amforalarla satılırdı. Romalı aileler ya boş testileri yüklenen köleleri şarap satın almaya gönderirdi ya da düzenli olarak
eve servis yapılması sağlanırdı; şarap satıcıları kapı kapı dolaşıp
şarap teslimatlarını yaparlardı. Roma dünyasının uzak eyaletlerinden gelen şarap böyle elden ele geçtikten sonra sonunda
Roma vatandaşlarının sofralarına ve dudaklarına ulaşırdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder