MÔ ikinci yüzyılın ortalarına gelindiğinde bir orta İtalya
halkı olan Romalılar, Akdeniz havzasının egemen gücü olarak
Yunanlıları yerlerinden etmişlerdi. Fakat bu tuhaf bir zaferdi;
çünkü diğer birçok Avrupa halkı gibi Romalılar da Yunan kültürünü kendilerine mal ederek ne kadar gelişkin olduklarını
göstermeyi seviyorlardı. Yunan tanrılarını ve onlarla bağlanhlı
mitleri ödünç aldılar, Yunan alfabesinin değişik bir biçimini benimsediler ve Yunan mimarisini taklit ettiler. Eğitimli Romalılar
Yunan edebiyah okuyor ve Yunanca konuşabiliyorlardı. Bütün
bunlar bazı Romalıların, Roma'nın Yunanistan karşısındaki sözde zaferinin aslında bir yenilgi olduğunu öne sürmelerine yol
açtı. MÔ 212' de Yunan kolonisi Siracusa'nın yağmalanmasından
sonra zarif Yunan heykelleri Roma'ya getirilince, Yunan etkisini
doğru bulmayan huysuz bir Romalı, Yaşlı Cato, "yenilenler bizi
fethetti, biz onları değil" diyordu. Bildiği bir şey vardı.
Cato ve diğer kuşkucular, Yunanlıların zayıf, güvenilmez ve
zevkine düşkün doğalarını, Romalıların pratik, dolambaçsız tarzlarıyla karşılaşhrıyorlardı. Onlara göre, Yunan kültürünün
bir zamanlar hayranlık verici birçok niteliği olsa da, artık çoktan yozlaşmıştı: Şanlı tarihleri ve söz oyunları ile felsefeye aşırı
hayranlıkları Yunanlıları kendinden geçirmişti. Yine de tüm bu
eleştirilere karşın, Romalılary.n Yunan kültürüne borcunu kimse inkar etmiyordu. Paradoksal sonuç şu oldu: Birçok Romalı
Yunanlılara benzememeye çalışırken, Romalılar kendi nüfuz
alanlarını bütün Akdeniz'e ve ötesine yaydıkça Yunanlıların
entelektüel ve sanatsal mirasını da çok daha geniş bir coğrafyaya taşıdılar.
Bu paradoksun çaresi şaraptı; zira şarap yapımı ve tüketimi
Roma ve Yunan değerlerini birleştirmenin bir yoluydu. Romalılar geçmişlerinden onur duyuyorlardı ve kendilerini, askerlere ve yöneticilere dönüşmüş gösterişsiz bir çiftçiler ulusu
olarak görüyorlardı. Başarılı seferlerden sonra Romalı askerler
çoğunlukla çiftliklerle ödüllendirilirlerdi. Bağcılık en itibarlı
tarımsal faaliyetti: Böyle yapmakla, Yunan tarzı villalarında
ziyafet ve içki partilerinin tadını çıkarırken köklerine bağlı
kaldıklarına kendilerini inandırabiliyorlardı Romalı beyefendi
çiftçiler.
Cato'nun kendisi de, Roma'nın geleneksel tutumluluk ve
yalınlık değerlerini Yunan görgülülüğüyle uzlaştırmanın bir
yolunun bağcılık olduğunu kabul ediyordu. Bağ yetiştirmek
dolaysız ve basitti; fakat sonuçta ortaya çıkan şarap uygarlığın
bir simgesiydi. Bu nedenle şarap Romalılar için hem nereden
geldiklerini, hem ne olduklarını cisimleştirmekteydi. Romalı
yüzbaşının rütbesindeki işaret, çalışkan çiftçilerin kurduğu bir
kültürün askeri kuvvetini simgelemekteydi: Bir asma çubuğu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder