Çağdaş Batı düşüncesinin kökeni Antik Yunanistan'ın altın
çağına, Yunan düşünürlerin modern Batı siyasetinin, felsefesinin, bilim ve hukukunun temellerini atbklan MÔ altına ve
beşinci yüzyıllara kadar geri götürülebilir. Yunanlıların yeni
yaklaşımı karşılıklı tartışma yoluyla rasyonel soruşturma yürütmekti: Bir düşünce kümesini değerlendirmenin en iyi yolunun, onu başka bir düşünce kümesiyle sınamak olduğuna karar
verdiler. Siyasal alanda sonuç, rakip politikaların taraftarlarırun
retorik üstünlük için çekiştikleri demokrasi oldu. Bu yeni yaklaşım felsefede, dünyanın doğasıyla ilgili mantıklı uslamlamalara
ve diyaloglara yol açtı; bilimde, doğal görüngüleri açıklamaya
çalışan rakip kuramların inşasını teşvik etti; hukuk alanında ise
sonuç, hasımlı hukuk sistemi oldu (Yunanlıların özellikle sevdiği başka bir kurumsallaşmış rekabet biçimi de atletizmdi). Bu
yaklaşım, siyasetin, ticaretin, bilim ve hukukun düzenli rekabete dayandığı modern batılı yaşamın da temel dayanağıdır.
Batı ve Doğu dünyalarını ayırma düşüncesi de Yunan
kökenlidir. Antik Yunanistan birleşik bir ulus değildi; müttefikleri ve rakipleri sürekli değişen kent-devletlerin, yerleşimlerin ve kolonilerin toplamından oluşuyordu. Fakat daha
MÖ sekizinci yüzyılın başında Yunanca konuşan insanlar ile
dilleri Yunanlılara anlaşılmaz bağırtı gibi geldiği için barbaroi
denilen yabanalar arasına ayrım konuldu. Bu barbarların en
önde gelenleri, Mezopotamya, Suriye, Mısır ve Küçük Asya'yı (bugünkü Türkiye) kapsayan büyük bir imparatorluğa sahip
olan Perslerdi. Başlangıçta Perslere karşı koymak için birleşen
önde gelen Yunan kent-devletleri Atina ve Sparta daha sonra
birbiriyle savaşa tutuşunca, Persler yerine göre her ikisine de
arka çıktı. Sonunda Büyük İskender Yunanlıları birleştirdi ve
MÖ dördüncü yüzyılda Persleri yenilgiye uğrattı. Asyalı halklardan kökten farklı (aslında üstün) olduklarına inanan Yunanlılar, kendilerini Perslere karşıtlık içinde tanımladılar.
Uygar rekabet coşkusu ve Yunanistan'ın yabancılara üstünlüğü farazi olsa da, Yunanlıların şarap aşkının büyüklüğü tarhşma götürmez. Şarap, symposion denilen ve kahlanlann nüktede, şiirde ve retorikte birbirlerini alt etmeye çalışhğı keyifli,
fakat çekişmeli tarbşmalara sahne olan resmi içki partilerinde
içilirdi. Symposion'un resmi, entelektüel havası Yunanlılara, ya
adi ve ilkel bira içen ya da daha kötüsü şarap içen, fakat kendilerinin onaylamadığı biçimde içen barbarlar karşısında ne
kadar uygar olduklarını da habrlabyordu.
Antik dünyanın en büyük tarihçilerinden biri olan ve MÖ
beşinci yüzyılda yaşayan Yunanlı yazar Thukydides'in sözleriyle, "Akdeniz halkları zeytin ve asma yetiştirmeyi öğrenince
barbarlıktan çıkmaya başladılar." Bir efsaneye göre, şarap tanrısı Dionysos, bira sever Mezopotamya' dan kurtulmak için kaçıp
Yunanistan' a gelmişti. Daha kibar, fakat yine de oldukça tepeden bakan bir Yunan söylencesine göre ise, Dionysos, asmanın
yetiştirilemediği ülkelerdeki insanlar için birayı yaratmışh. Bununla birlikte, Dionysos Yunanistan' da şarabı yalnızca seçkinlerin değil, herkesin ulaşabildiği bir içki haline getirmişti. Oyun
yazan Euripides'in Bakkhalar'da dediği gibi: "Odur veren zengine de, fakire de / keder dağıtan şarabın ferahlığını.
Yunan adalarının ve anakarasırun iklimi, toprağı bağcılığa
çok uygun olduğu için, şarap herkesin alım gücü yetebilecek
kadar boldu. Bağcılık, MÖ yedinci yüzyıldan itibaren Peloponez yarımadasındaki Arkadia ve Sparta' da başlayıp, Atina civarındaki bölgeye, Attika'ya yayılarak tüm Yunanistan'ı
kapladı. Büyük ölçekli ticari şarap ilk kez Yunanlılar tarafından üretildi ve bağalığa yöntemli, hatta bilimsel bir yaklaşım
getirenler de onlar oldular. Konuyla ilgili Yunan metinleri,
Hesiodos'un MÖ sekizinci yüzyılda yazılan ve üzümün ne
zaman ve nasıl budanması, toplanması ve ezilmesi gerektiğiyle ilgili öğütleri bir araya toplayan "İşler ve Günler"iyle başlar. Yunanlı bağcılar, üzüm cenderesini geliştiren düzenekler
yaptılar ve üzüm asmalarını ağaçların üzerinde değil, düzgün
sıralar halinde parmaklıklar ve kazıklar üzerinde yetiştirmeyi benimsediler. Bu, daha az yere daha fazla asma dikmeye,
dolayısıyla verimi artırmaya ve ürünün daha kolay hasat edilmesine olanak veriyordu.
Yavaş yavaş tahıl çiftçiliğinin yerini asma ve zeytin yetiştiriciliği aldı. Şarap üretimi geçimlik olmaktan çıkıp sınai bir
çiftçiliğe dönüştü. Şarap sadece çiftçi ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler tarafından tüketilmek için değil, esas olarak ticari
bir ürün olarak üretilmekteydi. Böyle olmasına da şaşmamak
gerek, çünkü bir çiftçi toprağında tahıl yetiştirerek kazanabileceğinin 20 kat fazlasını bağalıktan kazanabiliyordu. Böylece,
şarap Yunanistan'ın ana ihraç ürünlerinden biri oldu ve deniz
yoluyla diğer metalarla takas edilmeye başlandı. Attika' da tahıl üretiminden bağalığa geçiş o kadar ani ve yaygın oldu ki,
tahıl talebini karşılayabilmek için tahılın ithal edilmesi gerekti.
Şarap zenginlikti: MÖ altıncı yüzyıla gelindiğinde, Atina' da
mülk sahibi sınıflar sahip oldukları bağlara göre kategorilere ayrılıyorlardı: En alt sınıfın 30 dönümden az bağı vardı; aşağıdan yukarıya doğru sonraki üç sınıf sırasıyla 40, 60 ve 100
dönüm bağa sahipti.
Şarap üretimi bugünkü Türkiye'nin bah kıyılarının açığında, şarapları epeyce beğenilen Sakız, Taşoz ve Midilli'yi de içine alan uzak Yunan adalanna da yerleşti. Dönemin Yunan paralarının üzerindeki şarapla ilişkili resimler şarabın ekonomik
önemini vurgular; Sakız Adası kendi şarap kupasının profilini
resmediyordu paraların üzerine ve bir eşeğin üstünde arkaya
yaslanan şarap tanrısı Dionysos, Trakya kenti Mende'nin hem
paralarının, hem amfora kulplarının genel motifiydi. Şarap ticaretinin ticari önemi, Atina ile Sparta arasındaki Peloponez
Savaşı'nda bağların öncelikli hedef olması ve sık sık yakılıp
yıkılması da demekti. Bir keresinde MÖ 424'te Sparta birlikleri, Makedonya'nın şarap üreten kenti ve Atina'nın müttefiki
Akanthos'a hasat zamanından hemen önce ulaşhlar. Üzümleri
kaybetme endişesine kapılan ve Spartalı general Brasidas'ın
konuşmasıyla yalpalayan kent sakinleri bir oylama yapıp saf
değiştirmeye karar verdiler. Böylece hasat kazasız belasız devam etti.
Şarap kullanımı yaygınlaşhkça -o kadar yaygındı ki köleler
bile içiyordu-, artık şarap içip içmediğiniz değil, ne tür şarap
içtiğiniz önem kazanır oldu. Zira Yunan toplumunda herkes
için şarabın bulunabilirliği diğer kültürlerde olduğundan daha
kolay, daha demokratik olsa da, şarap yine de sosyal ayrımları
belirtmek için kullanılabiliyordu. Çok geçmeden Yunan şarap
kurtları çeşitli yerli ve yabana şaraplar arasında ince ayrımlar
yapmaya koyuldular. Bireysel stiller ortaya çıkıp da tanınmaya
başlayınca, farklı bölgeler, belirli bir stili tercih eden müşteriler
aldıkları şeyden emin olabilsinler diye kendi şaraplarını farklı
biçimlerdeki amforalarla nakletmeye başladılar. Örneğin, MÖ
dördüncü yüzyılda Sicilya' da yaşayan ve dünyanın ilk yemek
kitaplarından biri olan Gastronomia'nın yazarı olarak hahrlanan Yunanlı gurme Arkhistratos, Midilli şaraplarını tercih ediyordu. MÔ beşinci ve dördüncü yüzyılların Yunan komedi oyunlarında yapılan göndermeler, Sakız ve Taşoz şaraplarının da
çok beğenildiğini gösterir.
Yunanlılar şarabın tam olarak hangi bağ bozumuna ait olduğundan çok, üretim yerinden sonra öncelikle yaşına ilgi
gösterirlerdi. Olasılıkla depolama ve alım sahmın neden olduğu değişimler bağ bozumları arasındaki farklılıklardan daha
önemli olduğu için, bir bağ bozumunu bir sonrakinden fazla
ayırt etmezlerdi. Eski şarap bir statü simgesiydi ve şarap ne
kadar eskiyse o kadar iyiydi. MÔ sekizinci yüzyılda yazılan
Homeros'un Odysseia'sı, Odysseus'un "alhn ve bronz yığınlarının, sandıklar dolusu giysinin, bol miktarda güzel kokulu yağın yathğı; duvara sıra sıra dizilmiş eski tatlı şarap küpleriyle
dolu" kasa dairesini betimler.
Yunanlılar için şarap içmek, uygarlık ve incelikle eşanlamlıydı: Ne tür ve ne kadar eski şarap içtiğiniz ne kadar kültürlü
olduğunuzu gösterirdi. Şarap biraya, iyi şaraplar sıradan şaraplara ve eski şaraplar taze şaraplara tercih edilirdi. Bununla
birlikte, şarap içtiğinizde nasıl davrandığınız şarap tercihinden
de önemliydi. Yunanlı şair Aiskhylos MÔ alhna yüzyılda şöyle
diyordu: "Bronz dış biçimin aynasıdır; şarap zihnin aynasıdır."